Abdulbaki Gölpınarlı

İlahiyat ve edebiyat tarihçisi, çevirmen (D. 12 Ocak 1900, İstanbul - Ö. 25 Ağustos 1982, İstanbul). Asıl adı Mustafa İzzet Bâkî olan Abdulbaki Gölpınarlı’nın ailesi Kafkas kökenli Vubh ya da Ubıhlardır. Gazeteci olan babası Ahmed Agâh Efendi, Mevlevî idi. Gelenbevî İdadisi (Lisesi)’nin son sınıfındayken babasını yitirdi. Öğrenimine ara vererek çalışmaya başladı. İstanbul Vezneciler’de kitapçılıkla uğraştı. Çorum’un Alaca ilçesindeki Menbâ-i İrfân İptidaî (İlkoku)’sinde öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. 1922’de İstanbul’a döndü, sınavla son sınıfına girdiği İstanbul Erkek Muallim Mektebi’ni, ardından da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü, Profesör Köprülüzâde Mehmet Fuat Beyin (Pror. Dr. Mehmet Fuat Köprülü) gözetiminde hazırladığı “Melâmilik ve Melâmiler” adlı mezuniyet tezi ile bitirdi (1930). Edebiyat öğretmeni olarak Konya, Kayseri, Balıkesir, Kastamonu liseleriyle İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nde çalıştı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Farsça okutmanlığı yaptı. Doktorasını verdikten sonra aynı fakültede Metinler Şerhi okuttu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde İslam-Türk Tasavvuf Tarihi ve Edebiyatı dersleri verdi. 1945 yılında, Türk Ceza Kanunu’nun 142. maddesine aykırı davrandığı savıyla tutuklandı; 10 ay hapis yattıktan ve yargılandıktan sonra aklandı, yeniden öğretmenlik görevine döndü. 1949 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Gölpınarlı, adını 1931’de yayımladığı “Melâmilik ve Melâmiler” adlı yapıtıyla duyurdu. Melamilik hakkında yaptığı bu üniversite bitirme tezi hâlâ bu konuda yazılmış en önemli eser olma özelliğini korumaktadır. Divan edebiyatı, İslâm tarihi konularında inceleme yazıları 1940’tan itibaren Atsız Mecmua, Orhun, Azerbaycan Yurt Bilgisi, İnsan, Yığın, Pınar, 1950’den sonra Vatan, Tan, Yeni Gazete, Tanin, Milliyet, Türk Dili gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Makaleleri; Türkiyat mecmuası, Şarkiyat mecmuası ile İktisat Fakültesi Mecmuası gibi ilmî yayın organlarında çıktı. Aylık Ansiklopedi, İslâm Ansiklopedisi, Türk An­siklopedisi, The Encyclopedia of İslam gibi ansiklopedilere doksan beş civarında madde yazdı. Divan şiiri, İslâm tasavvufu, İslâm mezhep ve tarikatleri, İslâmî Türk edebiyatı konularında döneminin en tanınmış araştırmacı ve bilim adamlarından olan Gölpınarlı, bu alanlardaki çalışmalarıyla kültür ve edebiyat tarihimize değerli eserler kazandırmıştır. “Kaygusuz-Vizeli Alâeddin” (1933) den sonra, 1936'da doktora tezi olarak hazırladığı “Yunus Emre, Hayatı, Sanatı, Şiirleri”ni (6. bas. 1986) yayımladı. Onu “Yunus Emre ile Âşık Paşa ve Yunus’un Batıniliği” (1941) ve “Pir Sultan Abdal” (P. N. Boratav ile, 1943) izledi. Gölpınarlı, Celaleddin Rumi’nin (Mevlânâ) “Mesnevi”sini (6 cilt, 1941-46) Türkçeye çevirdi. “Yunus Emre Divanı”nı (2 cilt, 1943) yayıma hazırladı. Küçük yaşta benimsediği Mevlevilik, tasavvuf ve tarikatlar konularındaki özgün çalışmalarıyla bu alanın güvenilen adlarından biri oldu. Divan edebiyatını eleştirel olmaktan çok, ideolojik bir yaklaşımla değerlendirdiği söylenen “Divan Edebiyatı Beyanındadır” (1945) adlı kitabında yer alan edebiyat eleştirisi tartışmalara yol açtı. Bu kitabın savına göre divan edebiyatı İran edebiyatının kötü bir taklidiydi; toplum sorunlarıyla ilgilenmiyor, insanları uyuşukluk ve tembelliğe sürükleyerek, insanı hayalcilik ve kadere boyun eğmeye özendiriyordu. Sonraları divan şiirine daha yumuşak bir tutumla yaklaşan Gölpınarlı, “Fuzuli Divanı” (1948), “Nedim Divanı” (1951) gibi yapıtları yayıma hazırladı, kapsamlı çalışmalar yaptı. Ünlü bilgin Abdülbaki Gölpınarlı, İslam mezheplerini, bu mezheplerin Türkiye'deki gelişimini, sosyal ve ekonomik hayattaki rollerini, tarikatlarınn insanî ya da bağnaz yönlerini adım adım anlattığı “Mezhepler ve Tarikatler” (1979) adlı eserine yazdığı sunuş yazısında, “Türkiye’de Mezhepler ve Tarikatler, mezheplerin meydana gelişindeki dini, siyasi, içtimai sebepler, ferdi menfaati körükleyen sömürgen siyasetin, son yüzyıllara kadar kurduğu mezhepler, hatta mezhep altında dinler; hem de uyanlarına ‘koyun’ demekten çekinmeyen, uyanlara, koyunluğu seve seve kabul ettiren dış ve yabancı sömürgelerin koruduğu uydurma dinler. Tasavvufun bünyeleşmesi, tarikatlerin kuruluşu, tarikatler, tarikatler, tarikatler... Bir değil, on değil, yüz değil; tarikatler, tarikatlerin kolları, kollarının kolları. İzahlarda ana kaynaklara dayanmak, onları incelemek, eleştirmek, değerlendirmek ve hükümlerde tarafsız kalmak. Gerçekten de bu, çok güç bir işti.” diyerek, çalışmalarında kılı kırk yararcasına gösterdiği titizliğe ve tarafsız bakışa ne denli önem verdiğini gösteriyor. Şarkiyat biliminin önde gelen adlarından biri olan Abdülbaki Gölpınarlı; İsmail Saib Efendi, Ömer Ferit Kam, Ahmet Naim Bey, Bahariye Mevlevihanesi Şeyhi Hüseyin Fahreddin Dede ve Hoy’lu Hacı Şeyh Ali gibi o devrin en büyük bilginlerinden yararlandı. Divan şiiri, tasavvuf, tasavvuf şiiri, tarikatlar ve mezhepler üzerine yaptığı kapsamlı çalışmalarla tanınan edebiyat tarihçisi-yazar Abdülbaki Gölpınarlı 25 Ağustos 1982’de İstanbul’da vefat etti ve Üsküdar’da Seyyid Ahmet Deresi’ndeki aile mezarlığında toprağa verildi.